İrtibatı Koparmayalım!
gözleri evinden oynamak deyimi
korkusu, öfkesi ya da kızgınlığı gözlerinden belli olmak, bunları gözleriyle aşırı bir biçimde göstermek.
- maşası olmak
- kâğıt üzerinde kalmak
- bir alem
- deli danalar gibi
- engel olmak
- ne pahasına olursa olsun
- avurt satmak
- üste çıkmak
- ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli
- ettiklerini çekmek
- açığa almak
- yol göstermek
- alıp verememek
- şaka götürmemek
- düğününde kalburla su taşımak
- çanak tutmak
- bir yaşıma daha girdim
- gına getirmek
- Allah son gürlüğü versin
- darlık çekmek
- avur zavur etmek
- altında kalmak
- efkar dağıtmak
- baldırının etini yiyip kasaba minnet etmemek
- büyük görmek
- söz dinlemek
- kaş yapayım derken göz çıkarmak
- adım adım gezmek
- aklı başında olmamak
- sağa sola bakmamak
- çırasını yakmak
- vara yoğa karışmak
- dili bir karış
Son Sorgulanan Deyimler
Deyim
Anlamı
korkusu, öfkesi ya da kızgınlığı gözlerinden belli olmak, bunları gözleriyle aşırı bir biçimde göstermek.
Bir konu üzerinde pek çok düşünmek, zihin yormak.?Bu makine üzerinde az kafa yormamışsın, öyle karışık ki.?
(1) çok neşeli ve keyifli olmak, çok sevinç içinde bulunmak. (2) bir işe çok hevesli görünmek, örnek: Bunu duyunca çalmadan oynamaya başladı.
hiçbir şeyle ilgilenmemek ve hiçbir sorumluluk duygusu taşımamak, aldırışsız olmak.
argo (1) kafadan uydurmak, yalan söylemek. (2) bilmediği bir konuda bilirmiş gibi konuşmak.
"Araları bozulmak, bozuşmak" anlamında tehdit olarak kullanılır.
Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz, ona göre!
Bektaşinin birisi züğürt kalmış. Hem yaz ayı hem hava çok sıcak. Orada burada gezmekten yorgun düşmüş, aç bi aç dolaşmaktan halsiz kalmış. Tam cami yanından geçerken öğle ezanı okunmaya başlamış. Cami avlusuna girip şadırvandan suyunu içmiş. Abdest alanları görünce de "Bari ben de abdest alayım. sonra da cemaatle birlikte namaz kılar, çıkışta da mendil açarım" diye düşünmüş.
O sırada bir Rum bakkal, şadırvanda terazisinin kefelerini yıkamaktaymış. O da bunaldığı için, külahını çıkarıp yanına koymuş. Bektaşî, abdest aldıktan sonra kendi külahı yerine Rum bakkalın külahını alıp başına geçirmiş. Namaz sırasında bütün cemaat, başında Rum külahıyla namaza gelen bizim Bektaşiye bakıp durmuş.
Namazdan sonra Bektaşî herkesten önce camiden çıkıp kapı önüne mendil açmış. Cemaattekiler "Bakın şu Ruma, Müslüman olmuş, hem de güzel güzel namazını kıldı." diyip keselerinde ne var ne yok Bektaşînin mendiline dökmüşler. Bu durum Bektaşînin çok hoşuna gitse de pek bi anlam verememiş. Tam mendiline sığmayan paraları külahına doldurmak için başındaki külahı çıkarınca bir de ne görsün, Külah onun külah değil. Kendi kendine "Durum şimdi anlaşıldı. Cemaat beni Rumdan dönme Müslüman zannetti. Mangırlar bu yüzden geldi, Demek ki bazen külahları değişmek gerekiyormuş" demiş.
(1) almaya, dokunmaya kalkışmak, örnek: Ekmeğimize el uzatanı tanıyın. (2) yardım etmek. örnek: Dar günlerde dostlara el uzatmak gerekir.
(birini) mecaz (1) biriyle, darılıp görüşmeyi kesmek. örnek: Çocuğu aforoz etmek doğru muydu? (2) dışlamak.
Yayın Ağımız
Bu listede yer alan sitelerimiz günlük hayatınızda gerek eğitim, gerek iş, gerek eğlence ve gerekse alışveriş konusunda yardımcı olmak için uzman ekipler tarafından hazırlanmaktadır.Eğitim Sitelerimiz
Eğlence Sitelerimiz
Rehber Sitelerimiz
Diğer Sitelerimiz
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2025
Sitemizin SEO çalışması Seo Uzmanı Zeze tarafından yapılmıştır.anlaminedir.com bir nerededir.com sitesidir.